Şubemizin tertiplemiş olduğu Harran Üniversitesi üyeleriyle
buluşma gecesine katılmak üzere ilimize gelen Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan
Vekili Ahmet Özer, gün boyunca çeşitli temaslarda bulundu.
İlçe yönetim kurulu üyeleriyle öğle yemeğinde bir araya
gelen Özer, akşam Harran Üniversitesi buluşmasına katıldı.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Harran Üniversitesi
Temsilcisi Mustafa Sami Çetin, göreve geldikleri Nisan başından itibaren üye
sayılarını iki katına çıkararak, şube olma yolunda önemli mesafe kat
ettiklerini belirtti. Bundan sonra da, yönetim kurulu ve temsilcileriyle daha
iyi işler başarmanın azminde olacaklarını söyleyerek, Şube Başkanı İbrahim
Coşkun ve şube yönetim kurulu üyelerine kendilerine verilen destekten dolayı
teşekkür etti.
Ardından bir konuşma yapan Şanlıurfa Eğitim-Bir-Sen şube
başkanı İbrahim Coşkun, konuşmasına bir önceki üniversite yönetim kurulu
üyelerine teşekkür ederek başladı. Yeni üniversite yönetimini tebrik eden
Coşkun şöyle devam etti: “ Şanlıurfa Eğitim-Bir-Sen olarak her sene üye
sayımızı katlayarak il yetkimizi devam ettirip, genel yetkiye de katkı
sağlamaya çalışıyoruz. Ben bu süreçte ellerinden gelen her şeyi yapan tüm ilçe
temsilcileriyle yönetim kurulu üyelerine, Harran Üniversitesi temsilciliğine ve
bize destek veren onlarca iş yeri temsilcisi ve üyelerimize teşekkür ediyorum.”
Şanlıurfa’nın bu yıl yetki sürecinde üzerine düşen her şeyi
layıkıyla yerine getirdiğini belirten Özer, Eğitim-Bir-Sen tarihinde Nisan ayı
içerisinde yapılan en yüksek sayıya ulaşarak bir rekora imza attığını söyledi.
Bu başarıda emeği geçen herkesi kutlayan Özer şöyle devam etti: “1992 yılında
hemşehriniz merhum Mehmet Akif İnan ve arkadaşlarının kurduğu Eğitim-Bir-Sen,
28 Şubat’ın en soğuk günlerinde sergilediği duruşun meyvesini bugün baharın
tatlı rüzgârıyla beraber almıştır. Okul okul, köy köy dolaşan sendikalı olmayı
anlatan teşkilatımız yaptığı binlerce üyeyle 250 bin üye sayısını aşmış ve
Türkiye’nin en büyük sendikası olmuştur.”
Yetkili olmadan önce eğitim çalışanlarını her şart ve
zeminde savunan Eğitim-Bir-Sen’in yetkiyi aldıktan sonra çalışanların lehine
onlarca kazanımı elde ettiklerini açıklayan Özer şunları söyledi: “2010 yılında
yapılan 18.Milli Eğitim Şurası’nda hazırlamış olduğumuz önergeler, tüm
tarafların katılımıyla oylanmış ve kabul görerek tutanaklara işlenmiştir. Eğer
bugün 28 Şubat’ın dayattığı kesintisiz eğitimden 4+4+4 eğitim sistemine geçiş
sağlanmışsa bunda sizin imzanız var. Yine aynı şekilde okullar kışla değildir,
öğretmenlerin, öğrencilerin komutanı olmaz diyerek karşı çıktığımız ve Şura’da
kararını aldığımız Milli Güvenlik derslerine komutanların girmemesinin altında
sizin imzanız var. Seçmeli dil eğitimi, seçmeli din eğitimi, müfredatın gözden
geçirilmesi gibi konularda sizin imzalarınız vardır. Kitap içeriklerinin
düzenlenmesi, karma eğitim mecburiyetinin kaldırılması gibi hususlardaki
çalışmalarımız da devam etmektedir.”
Başörtüsü zulmü başladığından beridir mücadele eden
Eğitim-Bir-Sen için böyle bir sorunun artık fiiliyatta kalmadığı söyleyen Ahmet
Özer, “ Bizim artık hiç kimseyi beklememize gerek yok. Memur-Sen genel merkezi
olarak aldığımız kararla 18 Mart 2013 tarihinden itibaren iş yerlerimize
serbest kıyafetle gidiyoruz. Yönetmelik veya kanun değişikliği ister arkamızdan
gelsin, ister gelmesin. Bizim için bu sorun bitmiştir. Bu konuda bir adım
atılmayıncaya kadar da kararımız geçerlidir. Dolayısıyla bir değişiklik
yapılmazsa bizler Eylül ayından itibaren yeni eğitim öğretim yılında da serbest
kıyafetle gitmeye devam edeceğiz.” dedi.
Türkiye’de yıllardır etnik temel üzerinden akıtılan kanın
artık sona ermesi gerektiğini belirten Özer, “Et ve tırnak gibi yaşamış
insanımızın arasına nifak tohumları serpiştirilmiş ve binlerce Mehmetçiğin
şehit olmasına, on binlerce insanın hayatını kaybetmesine neden olan bir şiddet
sarmalı oluşturulmuştur. Ülke
ekonomisinin, yatırımların ve büyümenin belini kıran, anaları ağlatan ve can
yakan terörün bitmesi için başlatılan Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi’nin
sonuca ulaşmasını istiyoruz. Bu süreçte önemli olan, akan kanın durması,
nihayetinde ülkemizde kardeşlik hukukunu yeniden tesis edip eşitlik, adalet ve
özgürlüğün herkesin ortak malı olduğu bilinciyle, hiç kimsenin
ötekileştirilmediği zemini yakalamaktır. Türkiye’nin ayak bağlarından
kurtulmasını, prangalarını kırmasını arzu ediyor ve Milli Birlik ve Kardeşlik
projesi kapsamında ortaya konulan olumlu çabaları destekliyoruz” şeklinde
konuştu.
Çözüm sürecinin, etnik temalı değil insan hakları, insan
onuru ve ifade özgürlüğü esas alınarak temel hak ve hürriyetler temelinde
yürütülmesi gerektiğini kaydeden Özer, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yoksul ve yoksun ailelerin çocuklarına yönelik teşvik açılımları
yapılmalıdır. Özellikle, milli gelirden en az pay alan 15 ile yönelik kapsamlı,
geniş perspektifli bir teşvik ve tedbir paketi ivedilikle hayata
geçirilmelidir. Yerel yönetimlerin düşük gelirli ailelere mensup öğrencilere
sağladığı karşılıksız burs uygulamasının Anayasa Mahkemesi tarafından iptali
nedeniyle oluşan mağduriyetleri de giderecek şekilde, daha geniş kapsamlı
burslar vermesi için yerel yönetimler yetkilendirilmelidir. Şiddet ve silah
çağrısı içermeyen her türlü fikir ve eylem, düşünce ve ifade özgürlüğü
kapsamında değerlendirilmeli ve buna ilişkin anayasal teminat bütün bireylerce
hissedilecek şekilde hayata geçirilmelidir. Anadolu coğrafyasının tarihinin
resmi ideoloji eksenli yazılmasından kaynaklanan ayrıcı dil terk edilmeli ve
gerçek-yaşanmış tarihin milli birlik ve kardeşlik perspektifi ile yeniden
yazılması noktasında bir algı ve hedef ortaya konmalıdır. Şehit aileleri ve
gazilerle bu süreçte mutlaka temas kurulmalı, sürecin onları ilgilendiren
yönleri konusunda her aşamada bilgi aktarılmalı, şehit aileleri ve gazilerin
dernek ve vakıflarıyla sürekli bir iletişim kanalı oluşturulmalıdır. Şehitlerin
aziz hatıralarına, ailelerine ve gazilere yönelik en ufak incitici beyan ya da
onları tartışma konusu yapacak yaklaşımlardan özenle uzak durulmalıdır. Çözüm
sürecinin ana konusu ülkemizin mevcut sorunlarının ve vizyonunun bir kısmını
ihtiva etmektedir. Süreç içerisindeki çabaların kalıcı değerler ve
sürdürülebilir bir huzur ortamı inşa etmesi, yaşamakta olduğumuz sorunların
varlığına kaynaklık eden ve çözüm çabalarının önünde set oluşturan mevcut
Anayasa’nın vesayetçi ve ötekileştirmeye dayanak yapılan ruhundan kurtulmaya
bağlıdır. Bu nedenle, asli ve kalıcı çözümler ancak ve ancak katılımcı
demokrasiyi destekleyen ve insan onurunu esas alan bir ruha sahip yeni ve sivil
bir Anayasa’yla mümkündür. Bu nedenle, yeni Anayasa talebi ve iradesi süreç
içerisinde mutlaka ifade edilmelidir.”
Konuşmasında, YÖK Kanun Tasarısı Taslağı ile ilgili
görüşlerini de açıklayan Özer, taslağın mevcut haliyle oldukça yetersiz
olduğunu, YÖK Kanunu’nun ihtiyaca cevap verecek şekilde yeniden ele alınması
gerektiğini vurguladı.
Üniversite çalışanları için taleplerini sıralayan Özer,
şunları söyledi: “Geliştirme ödeneği sadece öğretim elemanlarına değil,
uzmanlara ve idari kadrolarda bulunanlara da verilmelidir. Akademik ve idari
personel arasındaki ayrımcılık ortadan kaldırılmalıdır. Enstitü müdürlüğü,
dekanlık ve bunların yardımcılarına yönelik makam tazminatı ödemeleri ile fiili
hizmet zammı artırılmalıdır. 6111 sayılı Kanun’la 657 sayılı Kanun’da yapılan
düzenlemeye paralel olarak öğretim elemanları yönünden sicil uygulaması
kaldırılmalıdır. Akademisyenlerin idari kadrolara görevlendirilmeleri imkânı
bir an önce kaldırılmalıdır. Bu türden kadrolara görevlendirilme taleplerinin
önüne geçilmesi için akademisyenlerin özlük hakları iyileştirilmelidir. Tek
başına akademisyenlik çekici hale getirilmelidir. İdari kadroda çalışanlara
MEB’de olduğu gibi puan sistemi getirilip atama ve yer değiştirme hakkı
verilmelidir. Öğretim elemanlarıyla ilgili siyaset özgürlüğünün alanı
genişletilmelidir. İkinci öğretimde fazla mesai yapan personelin emeğinin
karşılığı ücret olarak kendisine verilmelidir.”
Rektörlerin ve yerel bürokratların ülkedeki mevcut iklimi
iyi okumaları gerektiğinin altını çizen Özer, kendini hâlâ 28 Şubat döneminde
zannedenlerin bu memlekete verebileceği hiçbir şeyin olmadığını ifade etti.
Bununla beraber, ‘akademik askerlik’ uygulamasının
getirilmesi, ‘doçent’ ünvanı kazanan akademisyenlerin şartsız kadroya
alınmaları, üniversitelerdeki tüm memurların görev tanımlarının net bir şekilde
yapılması, Üniveriste senatolarında ve yönetim kurullarında sendika
temsilcisinin bulunması ve oy kullanması, ön lisans ve lisans mezunu olmayan
personelin 1.dereceye inmelerinin sağlanması, ‘geliştirme ödeneği’nin tüm tüm
personele verilmesi gibi birçok konuya değinen Özer, konuşmasının ardından
üyelerin sorularını cevapladı.
Toplantının sonunda Şube Başkanı İbrahim Coşkun, bu yoğun
gündem arasında davetlerini kırmayarak teşrif eden Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan
Vekili Ahmet Özer’e teşekkür ederek, çeşitli hediyeler sundu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder