21 Mayıs 2013 Salı

İlçe Yönetimleri ve Harran Üniversitesi Buluşması



Şubemizin tertiplemiş olduğu Harran Üniversitesi üyeleriyle buluşma gecesine katılmak üzere ilimize gelen Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Vekili Ahmet Özer, gün boyunca çeşitli temaslarda bulundu.

İlçe yönetim kurulu üyeleriyle öğle yemeğinde bir araya gelen Özer, akşam Harran Üniversitesi buluşmasına katıldı.

Toplantının açılış konuşmasını yapan Harran Üniversitesi Temsilcisi Mustafa Sami Çetin, göreve geldikleri Nisan başından itibaren üye sayılarını iki katına çıkararak, şube olma yolunda önemli mesafe kat ettiklerini belirtti. Bundan sonra da, yönetim kurulu ve temsilcileriyle daha iyi işler başarmanın azminde olacaklarını söyleyerek, Şube Başkanı İbrahim Coşkun ve şube yönetim kurulu üyelerine kendilerine verilen destekten dolayı teşekkür etti.

Ardından bir konuşma yapan Şanlıurfa Eğitim-Bir-Sen şube başkanı İbrahim Coşkun, konuşmasına bir önceki üniversite yönetim kurulu üyelerine teşekkür ederek başladı. Yeni üniversite yönetimini tebrik eden Coşkun şöyle devam etti: “ Şanlıurfa Eğitim-Bir-Sen olarak her sene üye sayımızı katlayarak il yetkimizi devam ettirip, genel yetkiye de katkı sağlamaya çalışıyoruz. Ben bu süreçte ellerinden gelen her şeyi yapan tüm ilçe temsilcileriyle yönetim kurulu üyelerine, Harran Üniversitesi temsilciliğine ve bize destek veren onlarca iş yeri temsilcisi ve üyelerimize teşekkür ediyorum.”

Şanlıurfa’nın bu yıl yetki sürecinde üzerine düşen her şeyi layıkıyla yerine getirdiğini belirten Özer, Eğitim-Bir-Sen tarihinde Nisan ayı içerisinde yapılan en yüksek sayıya ulaşarak bir rekora imza attığını söyledi. Bu başarıda emeği geçen herkesi kutlayan Özer şöyle devam etti: “1992 yılında hemşehriniz merhum Mehmet Akif İnan ve arkadaşlarının kurduğu Eğitim-Bir-Sen, 28 Şubat’ın en soğuk günlerinde sergilediği duruşun meyvesini bugün baharın tatlı rüzgârıyla beraber almıştır. Okul okul, köy köy dolaşan sendikalı olmayı anlatan teşkilatımız yaptığı binlerce üyeyle 250 bin üye sayısını aşmış ve Türkiye’nin en büyük sendikası olmuştur.”

Yetkili olmadan önce eğitim çalışanlarını her şart ve zeminde savunan Eğitim-Bir-Sen’in yetkiyi aldıktan sonra çalışanların lehine onlarca kazanımı elde ettiklerini açıklayan Özer şunları söyledi: “2010 yılında yapılan 18.Milli Eğitim Şurası’nda hazırlamış olduğumuz önergeler, tüm tarafların katılımıyla oylanmış ve kabul görerek tutanaklara işlenmiştir. Eğer bugün 28 Şubat’ın dayattığı kesintisiz eğitimden 4+4+4 eğitim sistemine geçiş sağlanmışsa bunda sizin imzanız var. Yine aynı şekilde okullar kışla değildir, öğretmenlerin, öğrencilerin komutanı olmaz diyerek karşı çıktığımız ve Şura’da kararını aldığımız Milli Güvenlik derslerine komutanların girmemesinin altında sizin imzanız var. Seçmeli dil eğitimi, seçmeli din eğitimi, müfredatın gözden geçirilmesi gibi konularda sizin imzalarınız vardır. Kitap içeriklerinin düzenlenmesi, karma eğitim mecburiyetinin kaldırılması gibi hususlardaki çalışmalarımız da devam etmektedir.”

Başörtüsü zulmü başladığından beridir mücadele eden Eğitim-Bir-Sen için böyle bir sorunun artık fiiliyatta kalmadığı söyleyen Ahmet Özer, “ Bizim artık hiç kimseyi beklememize gerek yok. Memur-Sen genel merkezi olarak aldığımız kararla 18 Mart 2013 tarihinden itibaren iş yerlerimize serbest kıyafetle gidiyoruz. Yönetmelik veya kanun değişikliği ister arkamızdan gelsin, ister gelmesin. Bizim için bu sorun bitmiştir. Bu konuda bir adım atılmayıncaya kadar da kararımız geçerlidir. Dolayısıyla bir değişiklik yapılmazsa bizler Eylül ayından itibaren yeni eğitim öğretim yılında da serbest kıyafetle gitmeye devam edeceğiz.” dedi.

Türkiye’de yıllardır etnik temel üzerinden akıtılan kanın artık sona ermesi gerektiğini belirten Özer, “Et ve tırnak gibi yaşamış insanımızın arasına nifak tohumları serpiştirilmiş ve binlerce Mehmetçiğin şehit olmasına, on binlerce insanın hayatını kaybetmesine neden olan bir şiddet sarmalı oluşturulmuştur.  Ülke ekonomisinin, yatırımların ve büyümenin belini kıran, anaları ağlatan ve can yakan terörün bitmesi için başlatılan Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi’nin sonuca ulaşmasını istiyoruz. Bu süreçte önemli olan, akan kanın durması, nihayetinde ülkemizde kardeşlik hukukunu yeniden tesis edip eşitlik, adalet ve özgürlüğün herkesin ortak malı olduğu bilinciyle, hiç kimsenin ötekileştirilmediği zemini yakalamaktır. Türkiye’nin ayak bağlarından kurtulmasını, prangalarını kırmasını arzu ediyor ve Milli Birlik ve Kardeşlik projesi kapsamında ortaya konulan olumlu çabaları destekliyoruz” şeklinde konuştu.

Çözüm sürecinin, etnik temalı değil insan hakları, insan onuru ve ifade özgürlüğü esas alınarak temel hak ve hürriyetler temelinde yürütülmesi gerektiğini kaydeden Özer, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yoksul ve yoksun ailelerin çocuklarına yönelik teşvik açılımları yapılmalıdır. Özellikle, milli gelirden en az pay alan 15 ile yönelik kapsamlı, geniş perspektifli bir teşvik ve tedbir paketi ivedilikle hayata geçirilmelidir. Yerel yönetimlerin düşük gelirli ailelere mensup öğrencilere sağladığı karşılıksız burs uygulamasının Anayasa Mahkemesi tarafından iptali nedeniyle oluşan mağduriyetleri de giderecek şekilde, daha geniş kapsamlı burslar vermesi için yerel yönetimler yetkilendirilmelidir. Şiddet ve silah çağrısı içermeyen her türlü fikir ve eylem, düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmeli ve buna ilişkin anayasal teminat bütün bireylerce hissedilecek şekilde hayata geçirilmelidir. Anadolu coğrafyasının tarihinin resmi ideoloji eksenli yazılmasından kaynaklanan ayrıcı dil terk edilmeli ve gerçek-yaşanmış tarihin milli birlik ve kardeşlik perspektifi ile yeniden yazılması noktasında bir algı ve hedef ortaya konmalıdır. Şehit aileleri ve gazilerle bu süreçte mutlaka temas kurulmalı, sürecin onları ilgilendiren yönleri konusunda her aşamada bilgi aktarılmalı, şehit aileleri ve gazilerin dernek ve vakıflarıyla sürekli bir iletişim kanalı oluşturulmalıdır. Şehitlerin aziz hatıralarına, ailelerine ve gazilere yönelik en ufak incitici beyan ya da onları tartışma konusu yapacak yaklaşımlardan özenle uzak durulmalıdır. Çözüm sürecinin ana konusu ülkemizin mevcut sorunlarının ve vizyonunun bir kısmını ihtiva etmektedir. Süreç içerisindeki çabaların kalıcı değerler ve sürdürülebilir bir huzur ortamı inşa etmesi, yaşamakta olduğumuz sorunların varlığına kaynaklık eden ve çözüm çabalarının önünde set oluşturan mevcut Anayasa’nın vesayetçi ve ötekileştirmeye dayanak yapılan ruhundan kurtulmaya bağlıdır. Bu nedenle, asli ve kalıcı çözümler ancak ve ancak katılımcı demokrasiyi destekleyen ve insan onurunu esas alan bir ruha sahip yeni ve sivil bir Anayasa’yla mümkündür. Bu nedenle, yeni Anayasa talebi ve iradesi süreç içerisinde mutlaka ifade edilmelidir.”



Konuşmasında, YÖK Kanun Tasarısı Taslağı ile ilgili görüşlerini de açıklayan Özer, taslağın mevcut haliyle oldukça yetersiz olduğunu, YÖK Kanunu’nun ihtiyaca cevap verecek şekilde yeniden ele alınması gerektiğini vurguladı.

Üniversite çalışanları için taleplerini sıralayan Özer, şunları söyledi: “Geliştirme ödeneği sadece öğretim elemanlarına değil, uzmanlara ve idari kadrolarda bulunanlara da verilmelidir. Akademik ve idari personel arasındaki ayrımcılık ortadan kaldırılmalıdır. Enstitü müdürlüğü, dekanlık ve bunların yardımcılarına yönelik makam tazminatı ödemeleri ile fiili hizmet zammı artırılmalıdır. 6111 sayılı Kanun’la 657 sayılı Kanun’da yapılan düzenlemeye paralel olarak öğretim elemanları yönünden sicil uygulaması kaldırılmalıdır. Akademisyenlerin idari kadrolara görevlendirilmeleri imkânı bir an önce kaldırılmalıdır. Bu türden kadrolara görevlendirilme taleplerinin önüne geçilmesi için akademisyenlerin özlük hakları iyileştirilmelidir. Tek başına akademisyenlik çekici hale getirilmelidir. İdari kadroda çalışanlara MEB’de olduğu gibi puan sistemi getirilip atama ve yer değiştirme hakkı verilmelidir. Öğretim elemanlarıyla ilgili siyaset özgürlüğünün alanı genişletilmelidir. İkinci öğretimde fazla mesai yapan personelin emeğinin karşılığı ücret olarak kendisine verilmelidir.”

Rektörlerin ve yerel bürokratların ülkedeki mevcut iklimi iyi okumaları gerektiğinin altını çizen Özer, kendini hâlâ 28 Şubat döneminde zannedenlerin bu memlekete verebileceği hiçbir şeyin olmadığını ifade etti.


Bununla beraber, ‘akademik askerlik’ uygulamasının getirilmesi, ‘doçent’ ünvanı kazanan akademisyenlerin şartsız kadroya alınmaları, üniversitelerdeki tüm memurların görev tanımlarının net bir şekilde yapılması, Üniveriste senatolarında ve yönetim kurullarında sendika temsilcisinin bulunması ve oy kullanması, ön lisans ve lisans mezunu olmayan personelin 1.dereceye inmelerinin sağlanması, ‘geliştirme ödeneği’nin tüm tüm personele verilmesi gibi birçok konuya değinen Özer, konuşmasının ardından üyelerin sorularını cevapladı.


Toplantının sonunda Şube Başkanı İbrahim Coşkun, bu yoğun gündem arasında davetlerini kırmayarak teşrif eden Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Vekili Ahmet Özer’e teşekkür ederek, çeşitli hediyeler sundu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder